Tutku ile vicdan azabı arasında yaşanan sıra dışı bir aşk… Minna Bernays, bir anda kendini işsiz ve evsiz bulur. Her ne kadar 19. yüzyıl Viyanası’na avangard akımlar ve devrimci bir ruh hâkim olsa da Minna’ya sunulan tek seçenek vardır: Evlilik. Ancak entelektüel, başına buyruk ve çekici Minna, evlenmektense altı çocuklu ablası Martha’nın yanına yerleşmeyi tercih eder. Martha’nın kocası ise ileriki yıllarda geliştirdiği psikanaliz kuramıyla adeta bir devrim yaratacak olan Sigmund Freud’dur. Minna ile Freud’un gece sohbetleri ve uzun yürüyüşleri çok geçmeden Minna için tutkulu olduğu kadar yaralayıcı bir aşka dönüşür. Minna bir yandan ablasına ihanet etmenin ateşiyle kavrulurken psikanalizin efsanevi babası için de arzu duyar. Karen Mack ve Jennifer Kaufman, bu romanda yıllardır bir söylenti olarak yaşayan Freud-Minna ilişkisinin izini sürüyorlar. Freud’un Metresi, dönemin ahlak anlayışına bir başkaldırı olduğu kadar bir Freud eleştirisi olarak da okunabilir. Karen Mack hukuk eğitimi almış bir avukat, ancak hayatını film yapımcılığıyla sürdürüyor. Jennifer Kaufman ise eski bir gazeteci. Yıllar önce ilk defa bir TV projesinde bir araya geldiler ve bu tecrübenin ardından birlikte kitap yazmaya başladılar. Freud’un Metresi kaleme aldıkları dördüncü kitap.