Eksantrik bir yazar, bir arkadaşının, elyazısı ile karakter özelliği arasında derin bir bağlantı olduğunu iddia eden teoriden yola çıkarak verdiği tavsiyeyle dikkatini yazdıklarının içeriğine değil yazımına vereceği bir çeşit kaligrafi egzersizine başlamaya karar verir. Bunun için günlük tutmaya başlayan yazar, ilk tahlilde harfleri okunaklı ve estetik bir şekilde çizebilmeye çalışır. Bu yolla, yani elyazısını geliştirerek, karakterini de geliştireceğini ummaktadır. Fakat içerikten bağımsız, sadece yazma eylemine odaklanarak yazabilmek ne derece mümkündür? Hiçbir şey hakkında, boş sözlerle yazmak sınırlandırıcı mı yoksa özgürleştirici bir deneyim mi olacaktır?
Boş Sözler, Latin Amerika'nın okurları kadar yazarlarına da ilham olan Levrero'dan komik fakat özgün, düşünceli fakat oyuncu, kısa fakat akıldan hiç çıkmayan, kuramsal fakat samimi bir roman.
“Boş Sözler'in her cümlesinde, tasasız bir bilgelikle çarpan bir kalp var, bana göre son zamanların en komik ve en etkili yazarlarından biri olan Mario Levrero'dan küçük bir başyapıt. Bu kitap hayatınızı ya da en azından elyazınızı değiştirebilir.”
—Alejandro Zambra
“Levrero, Kafka'nın ‘gündelik' B yüzü, komik bir açıdan bakıldığında Camus'nün gölgesi.”
—El Pais
“Hepimiz onun çocuklarıyız.”