“Dünyanın en büyük yokuşu insanın kendisi...”
Caner Almaz, ilk romanı Yaşamaklar’da, kırılgan bir inançla birbirine tutunan Kenan ve Füsun’un “hayatı atlatma” çabasına ortak etmişti okurunu. Şimdi Duvarlar ile hikâyenin başına, sahnenin gerisine, 1970’li yıllara uzanıyor. Bir kuşak önce, yakın tarihimizin acıları arasında kendi yollarını yürüyüp kendi seçimlerini yapan Halil, Birgül, Aysel ve Oğuz’un omuzlarındaki yüke incelikli ama serinkanlı bir üslupla ses veren Caner Almaz, aşk, dostluk, dayanışma, idealler ve
ihanetle sınanan yorgun bir kuşağın öyküsünü anlatıyor: “Umutların toplamı geçmişin yükünü sırtlayabilir mi?”
Paketten birer sigara daha alıyoruz. Evin kapısına bakıyorum: Boyası, cilası kavlamış. Damı rutubetten kabarmış evi izliyorum. Ev, diyorum, insanın mutlu olduğu yer. Birkaç saat önce evsizdim, şimdi huzurla rutubetli dama bakıyorum. İnsanın evi Halil, mutlu olduğu yer.