Sosyalizm ile özgürlük arasındaki ilişkiler üzerinde yeniden düşünmek bugün her zamankinden daha gerekli görünmektedir... Çağdaş özgürlük ve demokrasinin ikili yüzü, vardır. Bunlar, parlamenter demokrasi tarafından kurulan ve Locke, Montesquieu, Humboldt, Kant ve Constand tarafından kuramsal olarak dile getirilen sivil özgürlük ile sosyalist demokrasi tarafından kuramsal olarak dile getirilen sivil özgürlük ile sosyalist demokrasi tarafından kurulan ve Rousseau tarafından kuramsal ve açık olarak, Marx, Engels ve Lenin tarafından ise zımnen dile getirilen eşitlikçi özgürlüktür. Eşitlikçi özgürlük evrensel bir istemi dile getirir. Bu, her insanın kendi kişisel yeteneklerinin toplumsal tanılanması hakkı demektir. Bu özgürlük, tam anlamıyla demokratik hak istemidir, dolayısıyla emeğin güvence altına alınması ve sonunda genel olarak insan bireyinin, onun kişiliğinin toplumsal gerçekleşmesi hakkıdır. O asitçe özgürlük olmaktan çok, tam anlamıyla eşitlikçi özgürlüktür. Gerçekte daha büyük ya da etkin özgürlük türüdür, geniş yığınların özgürlüğüdür.