İtiraf edelim, hiçbirimiz İstanbul’un nerede bittiğinden tam olarak emin değiliz ve il sınırı tabelaları pek bir şey ifade etmiyor. Bu başı sonu belirsiz şehrin alçakgönüllü komşusuyla arasındaki gayriresmî sınıra, kimseye çaktırmadan bir toplu konut kurulmuştu. Gudubet binaların ne yaptığını bilmeyen sakinlerinin sakin hayatlar sürdürebilmesi, kulağa pek olası gelmiyor olmalı.
İşte, bunlar da öyle öyküler.
“Büyümüş de küçülmüş bir ukalanın, düşen maskesinin ardındakileri görün! Çocukluğunu yaşamayı reddeden, zaten fırsatını da yakalayamamış bir veledin acıklı çırpınışlarına tanık olun!
Somurtan, meyve vermeyen bencil ağaçlara bir göz atın ve feyz alın! Kalem ve kâğıt en iyi tedavidir! İçinizdeki sıkıntının gözlerinin içine bakmak istemiyorsanız, bu veledin düştüğü tuzaktan sakının. Tabletlerinizden şaşmayın!”