Güzel kızım...
Yoruldun annenin başında... Daldın gittin. Sen doğmadan bir ay önce ayrılmıştık babanla... Yaşamanın bir anlamı kalmamıştı sanki... Derken sen geldin dünyama... Doğduğunda ömür boyu süreceğini umduğum bir aşk başlamıştı aramızda. Yaşamak için ne çok sebep vardı artık seninle... Şimdi ise seni yalnız bırakıp gideceğim için nasıl üzgünüm bilsen... Biliyorum daha annelik görevlerimi bitirmedim... Affet anneni kızım...
Kızının ardından loş koridorda tek başına kalan Fevziye bir an ne yapacağını bilemedi. İçindeki keyifsizlik kızgınlığa dönüşüyordu. Bir zamanlar bir dediğini iki etmeyen kızı, onu bu darmadağınık evde çocuklarla baş başa bırakıp gitmişti. Hem de giyinip kuşanıp gençliğinin verdiği bütün canlılığı ile merdivenleri sekerek inip, onu bir böcek gibi geride bırakarak.
Farklı anneler, farklı kızlar... Tek ortak noktaları birbirlerini yanlış değerlendirmeleri, belki daha fazlası... Gülsüm Öz'ün bu hem gerçek hayattan alıntılar taşıdığını bildiğimiz hem de gerçek olamayacak kadar sert yaşanmışlıklar olduğuna inandığımız romanını bir solukta okuyup bitireceksiniz. Belki sonrasında sahip olduklarınıza daha sıkı sarılırsınız.