New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko Czentovic de bulunmaktadır. Çocukluğunda çok sessiz, üşengeç ve tembel olan Mirko tek bir şeyde iyidir: Satranç. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Mirko, hepsini alt eder, ta ki karşısına gizemli bir yabancı oturana dek. Bu yabancı Gestapo tarafından tutulduğu hücresinde tesadüfen bulduğu bir satranç kitabıyla hayata tutunan Dr. B.’den başkası değildir.
Peki bu maçın galibi kim olacaktır?
Zweig karakterlerini incelikle bir satranç tahtasına koyar ve siyahla beyazın, akılla cahilliğin, iyiyle kötünün, insanla makinenin savaşını anlatır. Son ana kadar gizemli yabancının kazanmasını ister. Ancak bu yüzyılın getirdiği karabasan karşısında Dr. B. bunu başarabilecek midir?
Neredeyse her eserinde insan ruhunun karanlık labirentlerini, çaresizliğini, bunalımlarını ve sıkışmışlığını büyük bir ustalıkla anlatan Stefan Zweig, Satranç’ı Brezilya’da sürgündeyken kaleme almış ve büyük bir umutsuzlukla gittiği intiharından kısa bir süre önce tamamlamıştır. Satranç İkinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında yükselen nasyonal sosyalizme ve faşizme yöneltilmiş güçlü bir eleştiridir.