Bir akşam vaktiydi...
Hayatımın o anda değişeceğini nereden bilebilirdim ki? Bir anda bütün planlarımın tekrar tepetaklak olması ve bambaşka bir yola sürüklenmem...
Büyük bir belirsizlik vardı. Bu da beni çok korkutuyordu. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir şekilde sanki bir anda bir düğmeye basılmış ve ben seçilmiştim.
Hani f ilmlerde ‘seçilmiş’ kişiler şehirlerini bir canavardan kurtarırlar, uçarlar, kaçarlar ya, ama ben sanki insanları güldürmek için ağlaması gereken ‘seçilmiş kişi’ idim...
Başıma gelenleri bundan başka bir şey açıklayamıyorum. Peki, şikâyetçi miydim? Yoo. Sen gülüyorsun, ben gülüyorum, âlem gülüyor. Belki ağlanacak halimize gülüyoruz ama en azından gülüyoruz.
Mutsuzluktan nefret ederim çünkü. İnsanların somurtmasından, hele bir de yüzüme karşı. Dayanamam. Ondan dolayı varsın gülsünler. Benimle dalga mı geçmek istiyorsun? Tamam geç birader, mühim değil.
Ammaaa... İnandığım ve uğruna yaşadığım şeyle dalga geçemezsin!! Geçirtmem!