Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarının yanında bir de Kürt kimlikleri vardı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını bir kenara bırakıp bu Kürt kimliklerini kendi birincil kimlikleri haline getirip ikinci bir milletin doğmasından korkuluyordu.Böylece alınan kararla kurulacak devletin Türk ve Kürtlerin ortak devleti olması öngörüsü kendiliğinden oluşuyordu. Başından beri devletin kurucuları tarafından kabul görmeyen bu belirleme, 1922 anayasasından çıkarıldı.Devletin temel amacı, etkinlik adına son bilimsel teknik ve yöntemler kullanarak sınırları içindeki nüfusun idari amacı uğruna egemen üst kimlikte toplayarak türdeş hale getirmektir. Diğer yandan bir yerde henüz siyasi üstyapısını oluşturmamış olan Kürtleri toplumsal bir bütünleşmeyi sağlayacak bir siyasi yapılanma içine almaktır. Bu bir asimilasyondur.Kürtler, 1924 anayasası ile yapılandırılmak istenilen tekil devletin tek devlet, tek ülke ve tek bayrağına tartışmasız kabulüne karşılık yaratılmak istenilen tek millet ve tek dil ilkesine tepkili idi. Kürtlerin kendilerine dayatılan bu tür düşünce ve yaptırımlara tepkili olduğu bizzat Atatürk tarafından teyid edilmiştir. Oysa, Lozan görüşmeleri devam ediyor, çıkmaza doğru gidiyor, Mustafa Kemal Paşa 17 Ocak 1923'te İzmit'te gazetecilerle görüşürken Ahmet Emin Yalman'ın sorusu üzerine şunları söylemiştir"Türkiye halkı söz konusu olunca Kürtleri de beraber ifade etmek lazımdır. İfade olunmadıkları zaman kendilerine ait mesele çıkarmaları da daima var