O sokaktan geçerken, kapı aralığından gözüme çarpan ilk şey ateşin karşısında çömelmiş, kendi aralarında gülen şakalaşan, yırtık pırtık giysili çocuklar olurdu. Köşedeki fırıncının yolladığı birkaç somon ekmeğin kıtırlı tarafı için didişen ama çabucak barışan bir yığın çocuk. Yok denecek kadar az sayıda giysiyle orada ne çamaşır leğeni eksik olurdu ne de su kazanı.