Çiçekler, sevginin, sadeliğin, saflığın, temizliğin, iffetin sembolüdür. Gül bütün bunları pekiştirir, artırır, zenginleştirir. Çiçekler türkülerin, akşkların, muhabbetlerin, hasretlerin, ağlayışların, bağlılıkların dili gibidir. Onlarla çok şey ifade edilir. Anadolu’da pek çok bayanın adı Gülay, Gülizar, Aygül, Gülistan, Gülnaz, Gülkız, Gülçiçek, Gül’dür. Nihad Sami Banarlı, Doğu Anadolu’dan Ankara ve İstanbul’a göç eden insanlarla konuşurken isimlerinin çoğunun "gül" ile ilgili oluşu dikkatini çekmiş ve sormuş: - Sizin oralarda gül bahçeleri çok olmalı... Köy evlerinin bahçelerinde çok mu çiçek yetiştiriyorsunuz? Adı Güldalı olan cevap vermiş: - Hayır Beg, bizim oralarda gül bahçesi ne gezer, biz toprağı tarla olarak kullanırız. Banarlı: - Peki kızlarınza bu kadar güzel gül adlarını güle hasret duyduğnuz için mi koyuyorsunuz? Güldalı’nın cevabı hazırdı: - Hayır Beg, hasret duyduğumuz başkadır. Bizim oralarda inanılır ki, gül, Hz. Muhammed’in remzidir (sembolüdür). Gül onlar için İnsanlık Güzeli’nin sembolüdür. Gül deyince önce akla O gelir. O’nun adı anılınca çiçekler içerisinde en fazla gül hatırlanır. Diyoruz ki çiçekler ezilmesin, güller soldurulmasın. Yürekler, asıl Gül’den mahruz kalmasın. Çiçekleri/ gülleri yürek diliyle yaşatmaya, sevgi ile bakmaya, aşk ile büyütmeye bir katkı olsun diye... İşte o güllerden bir demet. Hem gülistandan, hem güldesteden. Kimisi kendi bağımızdan, kimisi dostların bağından. Gülünüz çok, kokusu hoş olsun.