Kitaptaki öykülerin kahramanları kentli kadınlar; okumuş, akıllı, herkesin takdir ettiği, başarılı, mutlu ve dertsiz görünen kadınlar…
Halbuki güçlü görünüşlerinin ardında zayıflıklar, inanmışlıklar, aldanmışlıklar ve yok oluşlarla yoğrulmuş hikâyeleri, mutsuzlukları ve en önemlisi uyanış anları var…
Bu öykülerde büyük kentte yetişmiş, ama yine de toplumun kendilerine biçtiği rolleri üstlenmek zorunda kalmış kadınların, bu rollerden sıyrılarak yarattıkları dünyalarına tanık olacak, hayatlarına şimdiye kadar bakmadığınız bir pencereden bakacaksınız…
Beril Erbil “kentli kadını” öykülerinin merkezine alıyor ve dişil gücün izini sürüyor.
“Karmaşama düzen olman değildi ki istediğim. Ama o keşmekeş korkutuyordu seni. Gördüklerin kendini göreceklerinden sakınmanı tembihliyordu. Ondandı sırtını dönüp gidişlerin... Korumalıydın kendini. Ancak bırakamazdın kargaşamla beni, akar giderdim pencere pervazlarından, kapılardan, bacalardan... Başkasını ortak ederdim karanlık yollarıma... O zaman kilit vurulmalıydı kapılara. Bantlar çekmeli, oksijensiz bırakmalı, sınırlar koymalı; ama diğer taraftan sonsuz özgürlük hissi vermeliydi ki bu sınırlar, başkaldırılmasın. Yavaş yavaş kabullenilsin.”