“Düşünüyorum da, Odalarda l960’ta yayınlanan ilk biçimiyle de, bu son biçimiyle de bir serüven romanı değil, hem hiç değil. Roman, sürükleyiciliğini olayların şaşırtıcı akışından almıyor. Öyle okunup bir başkasına kolayca özetlenip anlatılacak çarpıcı bir konusu da yok. Roman, başından sonuna, dingin bir anlatımla sürüp gidiyor. Romanın bitişi de öyle. Tıpkı başladığı gibi. Bilmiyorum, bazılarına sıkıcı gelebilir ama ben, bu dingin anlatış biçimi içinde, okuyanın ilgisini asıl ayrıntılarla ayakta tutmaya çalıştım. Bu da –bütün usta yazarlarda gördüğüm– müthiş bir yalınlığı gerektiriyordu. Bu yalınlığı başarabildim mi, bilemem. Bu kararı okurlar verecek.”