Araplar Ortadoğu’da en eski tarihlerden bugüne kadar varlığını sürdüren halklardan biridir. Bu nedenle bölgedeki en eski yönetimlerden olan Asur, Babil, Pers ve Yunan kaynaklarında Araplara sıklıkla göndermede bulunulmuştur. Tarihte Araplardan ilk bahsedilen metin, Asur Kralı Salmanasar’ın küçük prenslerin düzenlediği bir ayaklanmayı bozguna uğratışının anlatıldığı M.Ö. 9. yüzyıla ait bir Asur kitabesi iken Arapça yazılmış ilk metinler, M.S. 1. yüzyıla ait Güney Arabistan Kitabeleri ve M.S. 4. yüzyıla ait Kuzey Arabistan’daki Namara Kitabesi’dir
Kökensel yurtları Arap Yarımadası olmasına rağmen bugün Araplar, batıda Moritanya’dan başlayıp doğuda Somali’ye uzanan bir hat boyunca Afrika’nın kuzeyinde ve Arap Yarımadası’nın en güneyinden başlayıp kuzeyde Toros Dağlarına kadar uzanan, batıdan Akdeniz, doğudansa Zağros Dağlarıyla doğal olarak sınırlanan Asya düzlüklerinde ezici çoğunluğu oluştururlar
Araplar, Arap Yarımadası’ndan ilk olarak Suriye ve Irak bölgesine, ganimet arayışlı akınlar, göçebe hayvancılık ve ticaret nedeniyle yayılmaya başlamış; bu bölgelerde, M.Ö. 6. yüzyıldan İslam’ın doğuşunun hemen öncesine kadar Nabati, Palmira, Gassan, Hire, Lahmi ve Kinde krallıkları gibi adlarla anılan küçük yönetsel örgütlenmeler de kurmuşlardır.
Ancak, İslamiyet’in ortaya çıkışıyla başlayan İslam fetih hareketleriyle hem Arap Yarımadası, Toros ve Zağros dağları ile Akdeniz arasında kalan Asya parçasının Araplaşması gerçekleşmiş hem de önü açılmıştır. Bir başka deyişle İslam’ın yayılımı Mısır’ın ele geçirilmesiyle Kuzey Afrika’nın Araplaşmasının eş zamanlı olarak Araplığın yayılımı anlamına gelmiştir. Arap yayılımı, hem fetih hareketleri sırası ve sonrasında İslam Devleti’nin kararlarıyla Arap Yarımadası’ndan Arapların, ele geçirilen bölgelere yerleştirilmesi ve gönüllü göçler neticesinde bahsedilen bölgelerde Arap nüfusun artmasının, hem de İslam Devleti’nin yönetimi altındaki bölgelerde İslam’ın hâkim din haline gelmesi sonucunda bu bölgelerdeki Afro-Asyatik dilleri[1]kullanan yerleşik toplulukların İslam’la birlikte Arapçayı da benimsenmesiyle kısaca Araplaşmasıyla gerçekleşmiştir. İşte bu nedenle Araplık, İslamiyet kadar geniş bir alana yayılamamış; aynı kökensel dilden türedikleri için Arapçaya çok yakın olan Samidillerini konuşan toplulukların yani Samilerin tarihsel yurdu olan Akdeniz, Toros Dağları ve Zağros Dağları arasında kalan bölge ile diğer Afro-Asyatik gruplardan dilleri konuşan toplulukların tarihsel yurdu olan Kuzey Afrika’yla sınırlı kalmıştır.