Kurmacanın dar ve ıslak labirentlerinin duvarlarına çarpa çarpa yürüdüğümüz hikâyelerin belki de en can alıcı, en dahicesi… Kuyu ve Sarkaç! İnsan denilen canlının aklını kötüye ne kadar kullanabileceği, dehasının ne kadar sonsuz ve hudut tanımaz oluşuyla yüzleşiyoruz Kuyu ve Sarkaç’ı okurken. Edgar Allan Poe’nun usta kalemiyle yazılmış öykülerinin içinde gerilimi hissedeceksiniz.
“Fenalaşmıştım -o korkunç şekilde süren acıyla- ölecek kadar fenalaşmıştım. En sonunda beni çözdüklerinde, oturmama izin verildiğinde, duyularımı kaybetmeye başladığımı fark ettim. O hüküm; ölümün o korkunç hükmü, kulaklarımın duyduğu son cümleydi. Sonrasında sorgulayan sesler bir düş âlemindeymiş gibi belirsiz bir uğultuya dönüştüler sanki. Değirmen çarkının sesine benzediklerinden belki de – sesler dönüp duruyordu. Bu kısa sürdü; çünkü artık hiçbir şey duymuyordum. Yine de bir süre görmeye devam ettim; ama nasıl korkunç bir mübalâğayla! Kara cüppeli yargıçların dudaklarını gördüm.”