Bu öykülerde, gündelik hayatın kapana kısılmışlık duygusundan bir cezaevinin akşam hüznüne; semaverli sohbetlerin, alaturka fasılların eğlenceli cümbüşlerinden Gülhane Parkı’ndaki pavyonlarda motosikletle gösteri yapan sirk kaçkınlarına; balıklara bacak takma oyunları düzenleyen mahalle bıçkınlarından eski duvar takvimlerinin cemaziyülevvel tarihli yapraklarına uzanan düşsel bir yolculuğa çıkacaksınız. Bu yolculukta rehberiniz Nurarıklı, şaşırtıcı gözlem gücü ve usta anlatımıyla, sizi ancak İstanbul gibi deryadil bir dünya kentinde düşleyebileceğiniz insanlarla ve olaylarla tanıştıracak. Bu öykülerin kahramanlarından Filozof Tevfik’in söylediği gibi, dünyanın otel gibi bir yer olduğunu, bir odasında komedi oynanırken, başka bir odasında da trajedi yaşandığını buruk bir gülümseyişle izleyeceksiniz.
“Azer Yıldırmaz, saat on biri yirmi üç geçe kulenin merdivenlerini tırmandı. Saat kulesinin. Orada çalışan arkadaşı sayesinde içeriden saate girebilecek, yelkovanla akrebin arasındaki boşluğa kendini yerleştirecekti.”