Dünya edebiyatının tartışmasız en büyük isimlerinden Dostoyevski’nin bahsettiği evrensel problemlerin önemli bir kısmını anlıyoruz, çünkü bunlar hepimize hitap ediyor. Ancak bunların tarihsel, politik, kültürel ve teolojik arka planları olduğunu da unutmamamız gerek.
Raskolnikov’u, Nastasya Filipovna’yı, Prens Mişkin’i yaratan büyük yazar, şu satırları da kaleme ala bilmişti: “Avrupa’da şimdi sürdürülen diplomatik görüşmeler ve anlaşmalar ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, önümüzdeki yüzyılda da olsa, İstanbul eninde sonunda bizim olacaktır!”
Adeta siyasi bir gündem belirleyen bu ifadelerin sahibi Dostoyevski ile evrensel karakterlerini döne döne okuduğumuz Dostoyevski’yi bağdaştırmak mümkün mü?
Bruce K. Ward’un kitabı, Dostoyevski’nin romanları için tuttuğu notları ve defterlerini de dikkate alarak, siyasi, felsefi ve teolojik görüşleriyle sanatı arasında kurduğu bağlantılar sebebiyle Türkçedeki Dostoyevski literatürüne önemli bir katkı niteliğinde...