An gelir tükenir umutların. Ne kalmışsa avucunda geçmişe dâhil, gelecekten âciz.
Her şeyi yükleyip yüreğine gitmek istersin bu şehirden.
En çok da kendinden kaçmanın adıdır gitmek.
Oysa her kaçışında çıkmaz bir sokağın köşesinde, bir sokak lambasının altında çarpışırsın gölgenle.
Sere serpe yere savrulur valizindeki bütün yaşanmışlıklar...
Korkuların sarmaşık dallar gibi sarar tüm benliğini.
Bir çığlık atsan koca şehir ayaklansa.
Fakat çoktan geceye saklanmıştır herkes.
Elma dersen çıkar mı seni üzenler bir bir ya da armut dersen saklanırlar mı bir daha çıkmamak üzere?
Artık çoktan boyunu aşmış, hatta taşmıştır her şey.
Boğazında bir düğüm, ağlasan çözülecek belki.
Oysa senin ağlamaya bile mecalin kalmamıştır.
Zaman en iyi ilaçtır bazı yaralara, neye alışmıyor ki insan, ölüme dahi alışıyorken...