paranoid-melankolik şinasi’den
kendi intiharının vakanüvisliğini yapan beşir fuad’a...
fahişe mehpeyker’den
fahişe fantezileri içinde kıvranan bihter’e...
özgür-mutsuz çaresiz mihri müşfik’ten
melankolik tevfik fikret’e...
kimliğini, kişiliğini ve kültürün temelini oluşturan dilini yitiren
bihruz bey’den
çankaya’da korkuyu bekleyen mustafa kemal’e...
huzursuz mümtazlar’dan
baba kompleksli hayri irdal’lara..
değişmezliği simgeleyen nizam-ı âlemin daire-i adliyesinden
insanın kendisi olamaması ve hiç-leşmesinin aynası
alâaddin’in dükkânına...
“Bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu?”
2004 yılının Kasım ayında, hayata gözlerini yummadan sadece 1 hafta önce teslim etti kaleme döktüğü bu satırları Serol Teber... Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ından yola çıkarak, hayatı boyunca sorguladığı ezberletilmiş Türkiye siyasi tarihini, Tanzimat’tan günümüze edebiyat ve psikoloji perspektifinden yorumladı.
Acaba yıllarca bize okulda ve her yerde anlatılan şanlı ceddimizin hikâyeleri ne kadar doğruydu? Neden bazıları Osmanlı’yı, diğerleri ise T.C.’yi yüceltiyordu? Osmanlı aydınları ne kadar aydındı? İttihatçılar kimlerdi? Ermeni soykırımı yapıldı mı? İlk kongre neden Erzurum’da toplandı? Kuva-yı Milliyeciler vatan kahramanı mı? Gerçekleşen hakikaten bir ‘Milli Mücadele’ miydi? Türkiye Cumhuriyeti gerçekten bağımsız mı?
“Tutunamayanlar”ın Politik Psikolojisi, şu ana kadar dikte ettirilen bilgilere ‘acaba’ sorusunu sorduruyor. Serol Teber, yaratılmaya çalışılan millet kavramı üzerinden Türkiye toplumunun psikolojik okumasını yapıyor ve bugün boğuştuğumuz pek çok sorunun kaynağına ışık tutuyor.
Bu kitap, herkesin kızacağı ve herkesin rahatını bozacak, kimsenin memnun olmayacağı ama okuyanları sarsarak uyandıracak, başka türlü bakmayı öğretecek bir eser.
“Yüzleşilmemiş bir geçmiş, ruhumuz ve kimliğimizde bir apse gibidir. Yüzleşmek bir bisturi gibi acıtır, rahatımızı kaçırır ama iyileşmenin başka da bir yolu yoktur.” - Cem Mumcu