Halı, Kilim, Yastık, Heybe, Çorap Gibi Malzemelerin Yeryüzünde Eşi Görülmemiş Değerde Olduklarının Kimse Farkında değildir. Biz Türkler bile!
Başlangıçta, milyon yıllarda, yaşamın ve doğanın çilesini çekmiş olan Orta Asya Kişisi’nde, zamanla algılama niteliği doğmuştur. Ardından içinde yaşadığı şartları açıklama gereksinimini duymuş, bunları haykırışlarlı ifade etmiştir.
Binlerce ve binlerce yıl, düşünce sisteminin gelişmesi ile heceyi bulmuştur. Artık, bir kavramı ifade edebilmektedir. Önceleri ona yaşamını sağlayan dağ keçisinin kafasındaki şeklini somutlaştırıp, onu resim halinde, dağlara, taşlara , mağaralara çizmiş, sonra atı bulmuştur. Fakat kafasını kurcalayan erişemediği gökyüzüdür. Güneş, ay, yıldızlar, mevsimler, doğum ölüm ve açıklayamadığı bir kudret.
....Yeniden binyıllar geçmiştir...
Nihayet kafasında oluşan düşünceyi, soyutu, taşa mağara duvarlarına urmuş, onun resmini yapmış Somutlaştırmıştır. İşte buna “damga” diyoruz. Her bir damga, ayrı bir kavram’ı ifade eder.