İsa’nın çarmıha gerilmesi emrini veren Roma’lı vali Pontiyus Pilatus, ertesi gün cesedin kapatıldığı mağara mezardan adeta buhar olup uçtuğunu öğrenince hayretler içinde kalır. Yeni bir ‘diriliş’ efsanesinin ortaya çıkmasının Roma’nın aleyhine olacağını düşünen vali, hemen cesedin başına neler gelmiş olabileceğini düşünmeye koyulur. Bir yandan da, geleceği önceden haber verilen Mesih’in ölüm emrini vermiş olabileceği ihtimali içini kemirmektedir, fakat bir Romalı’dır o; söylencelere inanan irrasyonel bir İsrailli değil.
Acaba cesedi İsa’nın havarileri mi çalmıştır? Yoksa yerel mezheplerden birinin üyeleri mi? Pilatus henüz bu esrarı çözemeden, İsa’nın canlandığı ve şehirde görünmeye başladığı söylentileri de yayılmaya başlar. İsa çarmıhta can vermemiş de mezara diri diri konmuş olabilir miydi? Yoksa birisi İsa’nın kılığına mı girmiştir? Her halükârda, nerededir bu ceset?
Birinci yüzyılda geçen olayları yirmi birinci yüzyılın bakış açısıyla, kutsal kitaplardan tanıdığımız efsanevi karakterleri, esprili diliyle, insani yönlerini ön plana çıkararak yeniden yorumlayan yazar, son derece akıcı ve heyecanlı ‘mistik bir dedektiflik romanı sunuyor bizlere. Bir yandan da, inanç ve kuşku gibi insani değerleri sorgulayarak eğlenceli bir felsefi araştırma yapıyor.