Nadia Hashimi, Afganistan'daki küçük bir ailenin dramatik hikâyesini anlatırken günümüz dünyasının en önemli sorunlarından birine ışık tutuyor.
-Khaled Hosseini, Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş kitaplarının yazarı-
Tek hayalleri vardı: Mutlu, huzur ve barış içinde yaşayacakları bir ülke... Kendi ülkelerinde bulamadıklarını yabancı bir ülkede bulabilmek için tehlikeli bir yolculuğa çıktılar.
Mahmood'un, ilkokul öğretmeni Fereiba'ya duyduğu aşk bütün aşklardan daha büyüktü. Ne var ki, eğitimli, işleri güçleri olan, huzur içinde bir hayat yaşayan bu insanların mutlu dünyaları, ülke savaşa girip, Taliban yönetimi ele geçirince yok olmuştu.
Mühendis Mahmood, Taliban rejiminin hedefi haline geldi ve öldürüldü. Üç çocuğuyla Kâbil'den kaçmak zorunda kalan Fereiba'nın hayatta kalmak için tek umudu vardı: Avrupa'ya geçmenin bir yolunu bulmalı ve İngiltere'deki kız kardeşine ulaşmalıydı. Sahte belgeler ve yolda karşılaştıkları karanlık adamların yardımıyla gecenin karanlığında İran'a geçtiler. Bitkinlerdi, kalpleri kırıktı ama yenilmemişlerdi. Türkiye üzerinden Yu-nanistan'a kadar kaçtılar. Ancak kalabalık bir çarşının ortasında kaderleri tersine döndü ve ergen yaştaki oğlu Saleem aileden ayrı düştü.
Çok zor bir karar vermek zorunda kalan Fereiba, iki çocuğuyla yola devam ederken Saleem, Avrupa başkentlerinin sokaklarında sürünen kaçak mültecilerin arasına, yeraltı dünyasına düştü. Avrupa'nın bir yanında Fereiba, bir yanında Saleem, yeniden kavuşmaya ve kuracakları yeni hayat için bir yer bulmaya çalışıyorlardı.
İlk kitabı "Kabuğunu Kıran İnci" ile tüm dünyada büyük ilgi gören Afgan-Amerikalı yazar Nadia Hashimi'nin ikinci romanı "Ay Düşerken", güçsüzlüğün, kaderin ve Khaled Hosseini, Jumpha Lahiri ve Lisa See'nin eserlerindeki duygusal tınıyı ve kültürel niteliği birleştiren kendi kaderini çizme özgürlüğünün yakıcı hikâyesidir.