Kitap, genel olarak 1945-1958 yılları arasında Batı bağlantısının Türkiye nin Orta Doğu politikasını nasıl etkildeğini post-revizyonist bir yaklaşımla irdelemektedir. Türkiye nin söz konusu dönemde aktif bir oyucu olarak Orta Doğu Komutanlığı çerçevesinde bölgeye ilk girişi, kendisinin NATO üyeliğine kabülünün bir bedeli olarak gündeme geldi.1950 lerin ortalarında Bağdat Paktı nın imzalanmasıyla, Türkiye nin, Batı politikaları çerçevesinde bölgede etkinliğinin artacağının ilk cidddi sinyalleri verildi. Ancak kısa bir süre sonra, Türkiye nin Arapları Batı politikaları yönünde etkilemekte ki zafiyeti ortaya çıkacaktı. Süveyş Krizi ertesinde Türkiye, bölgede kendisi için önceki yıllara oranla daha geniş kapsamlı, müdahaleci ve abatılı bir politika çizgisi seçmiş göründü.
Politikasındaki bu değişim soğuk savaşın bölgeye etkisinin DP yönetimi tarafından nasıl abartılı bir şekilde algılandığını göstermesi açısından ilginçtir. Bu durum, özellikle Türkiye nin 1957 Suriye ve 1958 Irak krizlerine verdiği tepkilerde kendisinini belirgin bir şekilde göstermiştir.
Bu kitabın 1950 ler Türk dış politikasının daha iyi anlaşılmasına yapabileceği mütevazi katkı, soğuk savaşın genel gidişatı çerçevesinde nispeten sınırlı rolüne rağmen Türkiye nin söz konusu dönem boyunca, Orta Doğu da soğuk savaşın gelişiminde aktif bir rol oynadığını ve bir soğuk savaş oyuncusu olduğu olgusunu vurgulamak olabilir.