“Parkeye gömüldükçe kararan zaman...
Bardaklarda halkın mutsuzluk lekelerini eksiltiyor biriktiriyor dünya beni, benden ben çoğaldıkça sinecek köşe, ağlanacak insan yok olur. Uçalım desem bir şehzade rüyasına, kanatsa kanat pençeyse pençe duvarların mutsuzluğuna kemiklerimizi çivilesek, pencereyse pencere. Çocukluk balkonlarımdan kadın karınları atıverirsem asfaltta sıralananlara biblolarda tedirginlik bölünür, delinir olası sevgilimin retinası”