Varlık âleminde yaşayan ve kendini kuşatan objeleri alımlamak ve kendini eylemek durumunda olan birey, her zaman sanat eseri ile ilgili değildir. Birey sanata ilgisiz, bilgisiz, estetik açıdan duyarsız olsa bile, bu durum onun, duyusal algı yoluyla estetik fenomen yaşantıları gerçekleştirmesine engel oluşturmaz. Bireyin kendisi için anlamı olmayan şeylerle ilgilenmeye hevesli olmadığı düşünülürse, süjenin estetik bilimi ile birincil ilgisi, estetik konusunda bilgi birikimine sahip olmak değil, duyularını fark etme ve kendi duyusal algıları yoluyla tecrübelerini arttırmak olacaktır. İşte bu duyularını fark etme ve anlamlandırma yaşantısı sanat eğitiminde estetik bağlantıların kurulmasıyla gerçekleşir.
Dünyayı anlamanın en kısa ve kendini ifade etmenin en etkili yolu sanattan geçer. Sanatsal öğrenmeler ise duyusal algılarla gerçekleşir. Duyusal algılar kişinin, sadece bilgilerini değil; hoşlanmasını, katkısını, görmesini, keşiflerini ve tüm duyumlarını önemseyen bir tutumdur. Aynı zamanda duyusal algılarla gerçekleştirilen öğrenmeler kalıcı ve etkili olan önemli algılardır.
Bu kitap her ne kadar yepyeni bir estetik bağlantı metodu ortaya koyamasa da duyuları dışarıda bırakan anlayışı terk etmenin mümkün olduğunu göstermekte, inandırmaya çalışarak bazı önerilerde bulunmaktadır. Bu yönüyle sanat öğrencilerini ilgilendirdiği kadar, sanata ilgili olan her bireyin faydalanabileceği bir kitaptır.