Kendi ilkel hayvani dürtülerinizi karanlık bir odaya kapattığınızı, kapısını da en sağlam kilitlerle kilitleyerek hapsettiğinizi düşünün. Muhtemelen, toplum tarafından da kabul görmeyeceğine inandırıldığınız ve bu derece sizi rahatsız eden malzemenin olduğu o odaya bir daha uğramayacaksınızdır. O odanın bir süre sonra ne hâle geleceğini, nasıl pisleneceğini, etrafına koku yayacağını bir düşünmenizi dilerim. Tabii bunun yanında o izbe odada kilitli kalan bir hayvanın gün geçtikçe nasıl canavarlaşacağını ve hatta kendiniz dâhil dışarıdakilere karşı nasıl öfkeyle dolacağını bir düşünün. Hepimizin iç dünyasında olan bu karanlık oda; en büyük sırlarımızı sakladığımız, yalnız kaldığımızda yüzleştiğimiz ve unutmamızın asla mümkün olmadığı, değersizleştirmeye çalışmamıza rağmen hayatımızı yönlendiren en değerli hazinemizdir. Odanın kapısını sıkı sıkıya kapatmış olsanız da oraya sakladığınız her şeyin orada olduğunu bilir ve bir gün ortaya çıkacağından kaygılanırsınız. Bu kaygı, olmasından korkmaktan ziyade olmamasını dilemektir. Zira bu hayvan aslında odada değil bizzat içinizdedir. Bu kitapta; içinizdeki hayvan, metaforik bir anlatımla, biraz mizahi, biraz düşündürücü kelimelerle ifade edilmeye ve günümüz insan davranışıyla bağlantılar kurulmaya çalışılmıştır.