Zoraki Demokrasii iki ana eksen üzerinde seyreden Türk siyasi yolculuğunu tarihsel köklerine bağlayarak günümüzü “net” bir ışıkla gösteriyor. Yazar Çiğdem Bayraktar Ör, bu kitabın esasını oluşturan demokrasi denemelerini ironik bir dille ele alıyor ve bir karmaşa haline gelen siyasi hayatımızı tarihi kişilikler üzerinden sadeleştirerek, kanıtlarıyla aktarıyor. Demokrasinin “zorakiliğini” ve uygulanışındaki “isteksizliği” gözler önüne seriyor. Yazara göre; Türk siyasi tarihi farklı fırkalar/partiler ile çeşitlendirilmiş gibi görünse de aslında hep iki kutup üzerinde dolaşılıyor: yenilikçilik ya da muhafazakarlık, devrimcilik ya da gelenekselcilik, laiklik ya da anti-laiklik, devletçilik ya da liberallik, dindarlık ya da dincilik, Batıcılık ya da Doğuculuk, milliyetçilik ya da ümmetçilik. Özetle; olmak ya da olmamak hali üzerine arayışlar…
“Mustafa Kemal’in öncesindekiler ya da sonrasındakiler, benzer yollardan geçsinler ya da geçmesinler, aynı biçimde değerlendirilmiş, hatta; bazen acımasızca yargılanmışlardır. Onlara göre Namık Kemal yeterince vatansever, fakat; yeterince milliyetçi değildir. Ziya Gökalp fazlaca milliyetçi, eksik biçimde ümmetçidir. Mehmet Akif çok fazla dindar, fakat; ümmetçi olması gerekirken milliyetçidir. Materyalist Abdullah Cevdet ile pozitivist Ahmed Rıza yenilikçilikte ve Batıcılık’ta dozu kaçıran birer saltanat düşmanıdır. Abdülhamid ise Osmanlı’nın çöküşünü 33 yıl uzatan bir imparator, böyle düşünmeyenler için ise; çöküşün başlıca sebeplerinden biridir. İsmet İnönü Atatürk’ten çok Kemalist’tir, antilaiklikte gelmiş-geçmiş bütün seviyeleri atlamıştır. Adnan Menderes bereketli bir liberal, fakat; dindar değil, dincidir. Siyasi tarihimiz içinde her zaman biri diğerini etiketlemiştir, üstelik bunun hiçbir fayda getirmediğini düşünmeden. Biri diğerine göre fazla gelenekçidir, öteki fazla devrimci; biri kendini daha “ilerici” görür, öteki ise onun nezdinde “gerici”dir. Biri daha muhafazakar olduğu için, öteki devrimci olduğu için “vatansever” kabul eder kendini.”
Zoraki Demokrasi kocaman bir yüzyılı böylesine derli toplu anlatan ilk ve tek eserdir.