Aysu Haktan, evinde yakın arkadaşı ünlü ressam Sadri Baylan‘ın sergi açılışına gitmeye hazırlanırken, çalan cep telefonuyla yaşamının o andan itibaren bambaşka ve geri dönülemez bir yola gireceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. Telefondaki ses dünyanın sayılı fizikçilerinden Tarık Soyata‘ya aitti. Amerika‘da bilimsel kariyerinin doruklarındayken, hiçbir şekilde dizginleyemediği birtakım şeylerin beynine aktığını hissetmiş ve tek başına çözemediği bu garip durum onun ani bir kararla, adeta kaçarcasına İstanbul‘a dönmesine neden olmuştu. Kendisini anlayacak, yardım edebilecek birine gereksinimi vardı ve işte; "Tesadüfler Yasası" Aysu‘yla kesiştirmişti yollarını... Bundan sonra, bilimin çözemediği evrensel sırlardan, en katıksız inançların yerle bir edildiği sapkın ayinlere; cinsel hazzın doruklarında yaşanan baş döndürücü şehvet patlamalarından, tahammül sınırlarının çok ötelerine taşan ölümcül acılara değin oradan oraya savrulacağı upuzun geceler bekliyordu Aysu‘yu artık...