“Otsune kadının bir geyşa olmadığı sonucuna vardığında içgüdüsel olarak şöyle demişti:
‘Ah, Muenzaka kadını!’ Bu sezgisine, hizmetçinin sırf dikkatini güzel bir kadına çekmek için kolunu çekiştirmeyeceğini anlaması da yardımcı olmuştu ama beklenmedik başka bir şey de onu etkilemişti: Otama’nın dizlerinin arasındaki şemsiye.”
Modern Japon edebiyatının temellerini atan yazarlardan biri olan Ogai Mori, en ünlü eseri Yaban Kazları’nda Meici Dönemi’nin yaklaşan sonunun getirdiği sosyal değişimlerin gölgesindeki Tokyo’da dokunaklı bir aşk öyküsünü anlatıyor.
“Ve hayatının büyük bir bölümünde, karşısına kim çıkarsa çıksın, bir örümcek kadar boyun eğmişti. Birlikte olduğu insanlardan gördüklerine ve öğrendiklerine göre, üstlerine çok saygılı olanlar, altlarındaki insanlara zorbalık ediyor ve sarhoş olduklarında eşlerine ve çocuklarına bile vuruyorlardı. Ama onun yanında hiç kimse daha yüksek ya da daha alçak değildi.”
Yaban Kazları, kadın-erkek ilişkileri ve toplum baskısı çerçevesinde dönemin Japonya’sına okurunu götürürken, sevgiye dair ahlaki bir sorgulamanın da kapısını aralıyor.