Daha önce Wittgenstein’ın Metresi adlı romanını yayımladığımız David Markson'ın, onu benzersiz kılan tarzının toplandığı üç romanı bir arada: Bu Bir Roman Değildir, Ufuk Noktası, Son Roman.
Marksonvari tarzın zirvesi sayılan bu üç roman Suat Kemal Angı'nın çevirisiyle...
Yazar şeytana uyup yazmayı bırakmaya dünden razıdır.
Yazar hikâyeler uydurmaktan ölesiye yorulmuştur.
Bu sabah çöpçülerin çöp boşalttığı yere yürüdüm.
Tanrım, çok güzeldi.
Diye yazıyor, bir van Gogh mektubunda.
Yazar karakterler icat etmekten de aynı ölçüde yorulmuştur.
Yazar, hiçbir şekilde hikâye anlatmayan bir roman kurmak istiyor.
Ve kahramanı olmayan. Bir tane bile.
Konusu olmasın. Kahramanı olmasın.
Yine de okuru ayartıp sayfaları çevirmeye ikna etsin.
Ama ben Mösyö Stendhal’i yakından tanıyordum, onun gibi ciddiyetsiz birinin başyapıtlar yazabileceğine beni asla ikna edemezsiniz.
Dedi Sainte-Beuve.
Durağan olsun, Yazar’ın istediği bu.
Yani olaylar dizisi olmasın.
Yani, belli bir zaman akışı olmasın.
Ama yine de bir yere varsın.
Aslında bir başlangıcı, ortası ve sonu olsun.
Hüzünlü bir notla bitse bile.
Als ick kan.