Alaz’ı yazma fikri, haksızlığa isyan ve toplumsal empatiye olan ihtiyacımız üzerine oluştu. Her zaman kişilerin birbirinin acısını yalnızca tahmin edebileceği fakat asla acıyı çeken kadar acının ne olduğunu anlayamayacağını düşündüm. Bedenler, kültürel altyapı, sınıf, ırk, cinsiyet ve yetenekler bakımından birbirimizden farkllıyız.
Bu farklılıkları zenginlik olarak görmek yerine hoşgörüsüzlüğümüze ve saldırganlığımıza meşruyet kazandırmak amacıyla yanıp tutuşan bir toplumda ve dünyada yaşıyoruz. Yaratmış bulunduğum bir karekter üzerinden milliyetler, inançlar,cinsiyetler ve sınıflar üzerinde sadece insanı anlatan bir roman kaleme aldım.
Romanın karekltrinin macerası Orta Asya steplerinde yaşayan bir Türk erkeği olarak başlıyor. Karekter kadın, erkek, Arap, Rus, zengin, yoksul olacak, insan icadı ırkın, sosyal konumların,cinsiyet farklılıklarının ne kadar önemsiz olduğunu bize gösterecektir.Tıpkı yaşadığımız toplumu, doğduğumuz aileyi, cinsiyetimizi seçemediğimiz gibi karekterimiz de bunları seçemiyor. Ona dayatılanı yaşamak mecburiyetinde kalıyor.Yaklaşık 700 Yıllık dünya tarihinde kayıp bir ruh olarak yaşayan Alaz, en başından beri aradığı huzura kavuşuncaya dek farklı dünyalardan, farklı bakuş açılarıyla bizlere sadece insanı anlatıyor.