Küresel kapitalizm ve ulus-ötesi güçlerle karşı karşıya kalan ulus-devletin sonu mu geldi? Ulus-devletler artık ekonomileri denetleme gücü ya da hakkı için mücadele etmekten vazgeçti. Yurttaşlarından kendi refahlarının sorumluluğunu üstlenmelerini giderek daha fazla talep eder oldular. IMF, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi ulus-ötesi güçler, bugün ulus-devletlerin geleneksel işlevlerini gasp etmiş durumda. Yatırım ve istihdam ise artık dünyanın gerçek hâkimleri olarak görülmeye başlanan çokuluslu şirketlerin denetiminde.
Ancak, en büyük şirketlerin bile çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına tanık olduğumuz, güvenliğin uluslararası politikaların etrafında inşa edildiği en önemli mesele olarak ortaya çıktığı günümüz dünyasında fazlasıyla gereksinim duyulan güvenlik ağını devletten başka hangi kurum sağlayabilir ki? Çokuluslu şirketler kendi ordularını, polis güçlerini ve istihbarat servislerini kuramayacağına göre, devletin tarihe karışması hâlâ son derece vahim bir durum olarak görüldüğünden, öngörülebilir bir gelecekte varlığını sürdüreceği ortada. Bu kitaba katkıda bulunan yazarlar, Batı Avrupa ve sömürge sonrası dönemin en büyük demokrasisi Hindistan deneyimlerini mercek altına alarak, devletin tarihi, kurumsal dayanakları ve çağdaş dünyadaki geleceği üzerine kafa yoruyorlar. Ortaya devlet-yurttaş ilişkilerini çeşitli veçheleriyle ele alan ufuk açıcı bir yapıt çıkıyor.