“Tadın Kıyısında” üç ayrı başlık altında toplanan öykülerden oluşuyor. İçlerinde, yaşanırken acı tatlı, umutlu buruk lezzetler oluşturan ve tıpkı kekik, tarçın, zencefil, karanfil gibi damakta izler bırakan anılar var.
Birinci bölümde “tüylerini kabartan bir kedi gibi güneşte ısınarak gevşemeyi, suların şıpırtısını ve kuşların sesini dinlemeyi” anlatıyor yazar ve böyle usulünce yaşamayı “usturuplu dört dörtlük pişmiş bir tabak enginarı yemeye” benzetiyor… İkinci bölümde tema İstanbul Boğazı ve Kanlıca yani bakmasını bilenler için krallara layık bir şölen çünkü sadece sofralardan değil yaşamın inceliklerinden de tatlar içeriyor. Son bölümde ise içinde her türlü tadı barındırmış bir yaşamın ve o yaşamı biçimlendiren olayların ve lezzetlerin öyküleri var...
Günlük yaşamın en önemli parçalarından biri olan yemek, “Tadın Kıyısında” öykülerinde lezzetleriyle ve gelenekleriyle hayatın merkezinde duruyor ve farklı öykülerde yer alan farklı karakterler okuyucuyu yaşamlarının kıyısına, sofralarına davet ediyor...