Hayatın akıp gidiyor... Peki sen ne yapmak istiyorsun?
Başak Kişisel’den İlham Veren Bir İçsel Yolculuk
"İçimdeki huzursuz boşluk beni dürtüyor ve şöyle diyordu: ‘Hayatın akıp gidiyor... Peki ya sen ne yapmak istiyorsun?’"
Hepimiz hayatın bir döneminde bir duraklama noktasına geliriz. İçimizde beliren huzursuzluk ve değişim ihtiyacı, bizi derin bir sorgulamaya götürür. Böyle anlarda, içimizdeki ses sanki "Burada kalmamalıyım" ya da "Hayatımda bir şeylerin değişmesi gerek" der . Bu his, yüzeyde basit bir huzursuzluk gibi görünse de aslında oldukça derindir ve bizi daha geniş bir sorgulamaya iter.
Bu duraklama noktası, insanın kendini, yaşadığı hayatı ve içinde bulunduğu durumu sorgulamasına zemin hazırlar. "Kimim?", "Ne istiyorum?", "Hayatım gerçekten bana ait mi?" …Bu sorgulamalar, yaşam yolculuğumuzda bize eşlik eden rehberler gibidir; kendimizi tanımamıza, hedeflerimizi ve hayallerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
İşte tam da böylesi hislerle yazılan Kendi Yolumda, Başak Kişisel'in içsel yolculuğunu ve bu yolculukta kazandığı farkındalıkları okurlarıyla buluşturuyor.
Kırklı yaşlarının başında, kariyerin ve günlük hayatın monotonluğunda sıkışmış hisseden yazar, radikal bir karar alarak hayatını yeniden şekillendirmeye başlıyor. Bu süreçte karşılaştığı zorluklar, yaşadığı dönüşüm ve kendini yeniden keşfetme yolculuğu, kitabın her sayfasında derinlemesine işleniyor. Yazarın bu değişim yolculuğuna dair söyledikleri, kitabın ruhunu özetler nitelikte:
"Bir yolculuğa çıkarken nereye varacağınızı tam olarak bilemezsiniz. Her bir kelime, hayatın akışı içinde bir durağın, bir molanın, belki de bir çıkmaz sokağın izlerini taşıyor."
Bu sade ve derin sözlerle okuru ilk sayfalarda yolculuğun belirsizliğiyle buluşturan yazar, ilerleyen satırlarda bizi kendi içsel dönüşümünün hikâyesine ortak ediyor. Her sayfada, yalnızca bir bireyin değil, aslında tüm insanlığın özlemlerini, arayışlarını ve keşiflerini paylaştığını hissediyoruz.
Yazarın kalemi, sıradan bir biyografi değil; geçmişin ve geleceğin, umudun ve hayal kırıklıklarının, düşlerin ve gerçeklerin iç içe geçtiği bir içsel keşif süreci olarak şekilleniyor. İlham verici dili, bizi de kendi yolculuğumuza çıkmaya, yaşamımızı, değerlerimizi ve kendimizi yeniden gözden geçirmeye teşvik ediyor. Felsefe, psikoloji ve edebiyat ile zenginleşen metin, sadece bir anlatı olmaktan çıkıp düşünsel bir kılavuza dönüşüyor. Yazar, Alman filozof Immanuel Kant’ın "kendinde varlık" (Ding an sich) teorisinden, Hans Christian Andersen’in “Çirkin Ördek Yavrusu”’na, Aristoteles’in Telos kavramından, Zaman Felsefesine kadar pek çok fikir ile hem kendi yolunu hem de okurun yolunu aydınlatıyor. Bu düşünceleri kişisel deneyimleriyle harmanlayarak, yaşadığı iniş çıkışları, duygu fırtınalarını ve anbean yeniden doğuşlarını, okura samimi ve içten bir dille anlatıyor. Sonuçta ortaya her sayfasında, kendi içsel yolculuğumuza dönüp bakmamız için davet niteliğinde bir kitap çıkıyor.