Herkes kendi yalnızlığını arıyordu. O anda bir otobüs ışıklarıyla yolu süpürerek yanlarından geçti. Uzaklardan bir köpek havlaması duyuldu. Az ileride bir adam zamanla öğrenilmiş bir sabır ve dikkatle çöpleri karıştırıyordu. Gece kendi ritminde akıyordu. Önlerindeki gri karanlığı takip etmeyi sürdürdüler.
Kapıyı açarken Güney, Melek onun elini tutup, “Biliyor musun?” dedi, “Yalnızlığın aranmayacağı tek yer, bir başka insandır.”
Melek Gibi Bir Şey, genç bir çiftin ayrılık hikâyesi. Bu ayrılığa yazarlar, şairler, ressamlar eşlik ediyor. Bir edebiyat söyleşisinde başlayan ilişki zamanla iki kişilik bir yalnızlığa dönüşüyor ve taraflar başlarda biricik olduğunu sandıkları ilişkilerinin sıradanlaşmasını çaresizlikle izliyor. Karakterlerin ortak hikâyelerine farklı bir son arayışı bir yerden sonra kendi bireysel yolculuklarına dönüşüyor.
Umut Dağıstan’ın fragmanlar şeklinde ilerleyen ve ritim duygusunu kaybetmeyen romanı ilişkilerdeki iktidar mücadelesini, sessizliğin şiddetini ve yitirilen umutları anlatıyor.