George Foss, kırk yaşına merdiven dayamışken, dünyasındaki renklerin giderek solduğunu hissediyordu: Ona göre, artık delicesine âşık olmayı ya da onu sıradanlaşan günlük yaşamından söküp alacak bir sürpriz olmasını umacak yaşı geçmişti. İş çıkışında akşamlarını bir barda beyzbol hakkında konuşarak, bazen eski sevgilisi Irene’la buluşarak veya yirmi yıl önce ortadan kaybolan sevgilisini düşünerek geçiriyordu. Ta ki bu sevgili ortaya çıkana kadar… George, Liana Decter’le tekrar karşılaşmayı hem defalarca hayal etmiş hem de bu ihtimal yüzünden dehşete düşmüştü. Çünkü bu kadın esrarengiz bir bulmaca gibiydi; yalanla gerçeğin sınırlarının belirsizleştiği tekinsiz bir hikâyesi vardı. Fakat şimdi, George’un yardımına ihtiyaç duyuyordu: Peşinde bazı adamların olduğunu söylüyordu – hayatı tehlikedeydi. Bu karşılaşmadan sonra George, çok geçmeden yalan ve ihanet dolu, çıkışı olmayan bir girdabın içine sürüklenecekti.
“Birbirine paralel hikâyeler şaşırtıcı sürprizlerle sonuçlanıyor… Kara roman ve kara mizahın harika bir karışımı.” – Boston Globe
“İhanetin, hilenin, gerilimin büyük bir ustalıkla işlendiği bir yolculuğa hazır olun.” – New York Journal of Books