Karşı kıyı ne kadar da yakındı, arada sedef parmaklık olmasaydı…Ege’nin lacivert suları savaşla çalkalanırken dalgalar iki kıyıyı da vurmuş, “yerli” insanlar yerlerinden edilmişti. Hep karşıdan baktıkları toprakları yurt edinmek zorunda bırakılanlardan biriydi İzzet de. Kucağında küçücük oğluyla başladığı yeni hayatını sil baştan inşa ederken pes etmeyecek, yılmayacak, çalışacaktı. Bir gece vakti gizlice geçtiği karanlık sulardan, altmış yıl sonra yeniden geçti İzzet. Bu en büyük arzusunu gerçekleştirirken tek torunu da yanındaydı, dedesinden devraldığı şirketleri holdinge çevirmeyi öneriyor ve cebinde onun hayatını değiştirecek bir mektup taşıyordu. Önce kolundaki saate baktı yaşlı adam, sonra yıllardır aşamadığı sedef parmaklıkların olduğu yere… Karanlık sular maviye, aradaki engeller ışığa dönmüş ve bir ömür geçmişti; kaybedilenler ve ağır bedeller karşılığında kazanılanlarla… Yakından şahit olduğu bir hayattan aldığı ilham ve neredeyse yüz yıllık tarihi detaylar ile kurguladığı bu hikâye, Ahmet Mert Yılmaz’ın ilk romanı.