Jacques Derrida’nın Berlin Duvarı’nın yıkılışından bu yana Marksizmin durumu ve geleceğiyle ilgili yoğun düşüncelerinden oluşan Marx’ın Hayaletleri kadar tartışma yaratan kitap pek azdır. Marx üzerine kaleme aldığı 1993 tarihli bu önemli kitabında Derrida, yeni dünya düzeni ve “tarihin sonu” tartışmalarının eski bir tartışmanın devamı, Marksizmin temsil ettiği ruhu defetme girişimi olduğunu savunur. Onun Marx’ın Hayaletleri’nde sunduğu, belli siyaset felsefesine, “tarihin sonu”nda “siyasi” kavramını yeniden düşünmeye bir davettir.
Kitabın çoğunlukla İngilizce konuşan Marksistlerden bazı yorum ve itirazların yükselmesine neden olması üzerine Derrida, ironik bir başlık verdiği denemesi Marx ve Mahdumları’nda kitapla ilgili soru, yorum, itiraz ve yanlış anlamalara yanıt vermeye çalışır. Derrida, bunların çoğunun ardında, bir miras paylaşımı sahnesi gözlemler, ya da “Marksist olarak bilinen” oğulların veya kızların mirasın peşine düşme, onu sahiplenme veya tam da Marksizm söz konusu olduğunda son derece paradoksal hale gelen “mülkiyet duygusu”nu, hatta “mülkiyette öncelik hakkı” talebini semptomatik olarak okur. Oysa Derrida, daha önce “Marx’ın çoğul ruhları”na gönderme yapmış, tek ve bölünmez, çelişkili olmayan bir Marx mirasından söz etmenin idealleştirme deviniminden kaynaklanan bir özdeşlik veya saf, katıksız olanı arayış dışında varsayılamayacağını ve de “Marx’ın belli bir ruhu”na yanıt verme, bundan sorumlu olma gerekliliğini vurgulamıştır. Aijaz Ahmad, Terry Eagleton, Tom Lewis, Gayatri Chakravotry Spivak, Fredric Jameson, Pierre Macherey, Warren Montag, Tony Negri ve Werner Hamacher Derrida’nın eleştirilerini yanıtlamaya çalıştığı entelektüeller arasında.
“Marx’ın Hayaletleri, Soğuk Savaş’ın bitiminden beri yazılan, kültür kuramıyla ilgili en önemli kitaplardan biri.” Christopher Wise