Zaferi mümkün kılan cesur, sabırlı ve kahraman kadınlardan biriydi o. Gökkuşağı renkli hayaller kurmaktan vazgeçemezdi. Anne’in çocuklarının neredeyse hepsi artık birer yetişkin. Güzel, neşeli, hayalperest Rilla hariç. Kimse onun parlak ela gözlerine ve büyüleyici gülümsemesine karşı koyamıyor. On beş yaşındaki Rilla’nın tek düşündüğü, ilk dansına gitmek ve yakışıklı Kenneth Ford ile ilk öpücüğünü yaşamak. Ancak Ingleside’da dünya, uzaklardan gelen savaş sesleriyle altüst olunca ele avuca sığmaz Rilla da beklenmedik zorluklarla tanışıyor. Kardeşleri savaşa giderken genç kız eve yeni doğmuş, kimsesiz bir savaş çocuğu getiriyor. Cesaretini sınayıp onu sonsuza dek değiştirecek bir fırtına çocukluğu geride bırakarak hüzün dolu bir yetişkinliğin kapısını aralıyor.
Lucy Maud Montgomery’nin, iyiliği ve sıra dışı enerjisiyle herkesin kalbini kazanan kimsesiz bir kızın hikâyesini anlattığı “Yeşilin Kızı Anne” serisi, sekizinci romanı Rilla ile sona eriyor. Hem romanları hem de çok izlenen dizisiyle dünyada pek çok okura ulaşan serinin finali öncekilere göre çok daha duygusal ve hüzünlü. Dünyayı altüst eden bir savaşın gölgesinde geçen hikâyenin ana kahramanı olan Anne’in kızı Rilla, kayıpların ve acıların etkisiyle değişen hayatında çocukluktan çıkıp zorlu bir yetişkinlik yolculuğuna adım atıyor. En sevilen edebiyat klasiklerinden olan serinin şiirsel, umut veren, rengârenk hikâyesi muhteşem bir kapanışla okura veda ediyor.