Şimdi şöyle baştan ayağa kendimi ve baştan sona ömrümü irdeliyorum da... O devasa dertler, o devasa sevinçler... Neden daha gençken insan, her hissi daha büyük ökçeli yaşar? Seneye de giyerim diye mi?
Hepimiz, aslında fark etmeyiz ama, gün içiresinde sürekli kendimizle konuşuruz. Çünkü ancak biz kendimizi en iyi anlarız. Böylelikle kafamızda kurduğumuz sorunların birçok senaryosu düşünülür, tartışılır, en uygun yolu bulunur.
Mete Etem de böyleydi. Ancak birçoğumuz gibi basit düşüncelerle değil; zıtlıklar, kendi içinde tezatlıklarla doluydu.
Mete Etem’in sarmaşık karmaşıklığındaki dünyasına hazırsanız başlayabiliriz…
Tek amacı bütçesine uygun bir ev bulup yerleşmekti Mete Etem’in. Ancak kızıl saçlı, güzel gözlü o kadın ile karşılaşana kadar…
Kızıl saçlı, yeşil gözlü beyaz tenli Frezya… Mete Etem’in hayatının içine ne kadar… Girebilirdi? Neler yaşatabilirdi en fazla? Mete’nin yaşadığı olaylar, okuyucuyu da büyük bir girdaba sürükleyecek.
“Tugbaş’ın akıcı kaleminden Tezat-ı Muhteşem”
