İyi bir yöntemdir çocuğu uyutmak için masal anlatmak, ya da o an aklımıza gelen melodiyi çiğ ve çıplak sesle mırıldanmak.
Bu yöntem onun hayal dünyasını hoş tutup, beyinin yorulmasını sağlayarak uyumasını gerçekleştirir. İşte masal, hikaye...
Galiba toplum olarak bazı anlık küçük şeyler bizde çok uzun alışkanlıklar yapıyor. Bu masal ve hikayelerle yaşamaya devam ediyoruz biz kocaman insanlar. Biraz büyüdükçe masalların içerikleri de bize endeksli olarak derinleşiyor, daha bir kalitesi artıyor.
Peki ya hep unuttuğumuz, hiç kaçamadığımız, kandırılmak için masal tadında olmayan, şu "gerçek" dediğimiz kavram!
Gerçekler; yemek, içmek, görmek, duymak, nefes alıp koklamak, yaşamak, bunların tek merkezi de o değil mi sizce. Gerçek.
Yani konumuzla daha fazla ilişki kurduğumuzda Osmanlıdan Cumhuriyete, Cumhuriyetten de günümüze uzanan tarihi gerçekler. Mesela kaçakçılık, terör, çeteler ve mafya. Bu olgular tabii ki sadece Susurluk kazasıyla su yüzüne çıkan gerçekler değil, aslında uzun bir geçmişi kapsayan, hep üzerini örtmeye çalıştığımız gerçeklerdi bunlar. Susurluk kazası ise beklenmedik bir anda gözümüzde patlayan bir sol kroşeydi.