5 yaşındaki Alice’in peşini, geçmiş bir türlü bırakmamaktadır; sonunda doğduğu şehre, İstanbul’a geri döner. Onu İstanbul’a çeken neden, garip bir cinayete kurban giden arkeolog bir meslektaşının yarım bıraktığı misyonu tamamlamaktır. Aslında bu cinayet son derece çetrefilli bir entrikanın karmaşık yüzlerinden biridir sadece. Bu labirentin içine tesadüfen giren Alice’in yolu, İstanbul El Yazması’nın peşinde bu labirente girmiş pek çok kişiyle kesişecektir: Geç yaşında aşkı keşfeden, tutkulu, yalnız bir sahaf olan Antonıo, intihara eğilimli romantik ruhlu kızı Eda, sanat eserlerini yasadışı yollardan alıp satan, umarsız antikacı Yahya, aldatılmanın acısını tatmak zorunda kalıp intikam ateşiyle yanan eşi Violeta, yeni şoför, eski Ramazan davulcusu Yunus... İstanbul’da Bir El Yazması, bizi. Hıristiyanlığın Anadolu topraklarındaki ilk beşiklerine götüren sürükleyici bir macera romanı; bizi, geçmişin hayaletlerine, arzuların ve duyguların karmaşık dünyasına götüren psikolojik bir roman; "şeytana uyma" konusunda düşünmemizi sağlayan etık bir kitap... İstanbul’da Bit El Yazması, aslında kalbimizin ve alnımızın yazısı mıdır acaba?