Siyasette kriz, Avrupa'nın kuruluşu üzerine sorular, dinin çözülüş ve radikalleşmesi, yeni şirket yönetim biçimleri: Bu değişik olgular nadiren birbirleriyle ilişkilendirilmişti; doğan yeni dünyanın anlaşılmasını engelleyen de bu eski bakma ve çözümleme anlayışıydı.
1989, yalnızca doğu bloğunun dağılmasını ifade etmez, bu tarih aynı zamanda egemen bir siyaset biçimi olan ulus-devlet'in de eskimeye yüz tuttuğu bir süreci vurgular. Sermaye hareketlidir, işgücü ise hareketlenmeye hazır. Toprak bütünlükleri, bu küresel dünya ekonomisinde ne ifade edecektir? İnsan toplulukları nasıl yönetilecek, onların kimlik ihtiyacı nasıl karşılanacaktır? Gitgide denetimden çıkan güçler nasıl yeniden örgütlenecek, çetelerin ve çürümüşlüğün ele geçirdiği siyaset içinde birey özgürlüğü ne demeye gelecektir?
Yazar bu kitabında güncelliğe dair can alıcı soruları cevaplandırmaya çalışırken, oluşmaya başlayan yeni dünya düzeninde oyunun kurallarını anlamaya çalışıyor. Özgülük düşüncesini yeniden kurmak için...
