"Aynalardaki görüntülerin birbirlerine çarparak kırılıp çoğalmaları gibi, zamanın aynasındaki suretler de işte böyle çoğalarak bir dizi hikaye üretirler. İsteyen onları puzzle parçacıkları gibi birleştirip tek bir hikaye olarak da okuyabilir. Hikayelerdeki kişiler arasında benzerlikler kurup, onlardan tek bir hikaye kahramanı da yaratabilir eğer isterse ama bu zorunlu değil. Eninde sonunda anlatılan sadece bir 'Göç Hikayesi'dir ve burada anlatılan, hikayenin yalnızca 'bizim bildiğimiz' kısmıdır!"
ENGİN GÜNAY
Göçmen, sürgün, sığınmacı, mülteci ne derseniz deyin, aynı Engin Günay'ın kitabında çok güzel anlattığı martılar, her ne kadar bulundukları şehrin özelliklerine uyum sağlasalar da nasıl özel bir kuş türüyseler, işte öyle özel bir insan türüdürler. Ve onların gözlerindeki hüznü sadece onlar tanır.
Engin Günay'ın kitabında işte bu hüznü, bu sessiz, dokunaklı hüznü görüyoruz, hissediyoruz, izliyoruz satır satır.
Ve işte sürgünün yenilmez kaderi: " Bir kez sürgüne giden insan, daha sonraları nerede yaşarsa yaşasın, hep bir sürgün yaşamına mı mahkum oluyordu?"
"Acaba bir kez yola çıkanın aklı hep yolda mı oluyordu?"
GÜN ZİLELİ