Kars, Türkiye’nin doğusunda, kendi kaderine terkedilmiş, sınırda olan ama sınır kapısı olmayan, evin tozlu kalmış köşesi gibi duran hüzünlü şehir. Hüzünlü dediğime bakmayın eğlenceli, kalender, bizim gördüğümüz o hüznü ve eksiği görmeden kendi içinde dayanışarak yaşayan insanların olduğu bir şehir. Tarihinde savaşlar, işgaller görmüş sonra da elinde kalanlarla yeniden ayağa kalkmış bir şehir. Farklı dinler ve farklı etnik grupların bir arada yaşadığı bu şehirdeki insanlara bakmak için gittim, “Hayat”ların içinde farklı grupların birbirlerini kabullenmesini, kaynaşmasını gördüm. Kan karışması dedikleri bu birliktelikleri ile ilgili yazıklarımı bir antropolog gözüyle size sunuyorum.