Akıl Sağlığı ve Delilik Üzerine Varoluşçu Bir Çalışma
20. yüzyılda en çok etki yaratmış psikoterapistlerden R. D. Laing’in başyapıtı sayılabilecek Bölünmüş Benlik ilk kez yayımlandığı 1960’ta kamuyounda çığır açmış ve deliliği algılama tarzımızı büsbütün değiştirmişti. Laing, birlikte çalıştığı hastaların vaka incelemeleri üzerinden psikozun tıbbi bir rahatsızlık değil, “bölünmüş bir benliğin,” yani içimizdeki iki persona arasındaki gerilimin sonucu olduğunu iddia etmişti: Bir yanda sahici, özel kimliğimiz, öte yandaysa dünyaya sunduğumuz sahte, “aklı başında” benliğimiz.
Kişisel yabancılaşma sorununu zengin bir varoluşçu mercekten çözümleyen ve hastayı tedavinin yeniden merkezine yerleştiren Bölünmüş Benlik, psikoterapiyle ilgilenen herkesin başucu kitaplarından biri olmaya devam ediyor.
“Laing kendi çağının psikiyatrik ortodoksisine kafa tutmuş… 1960’ların karşı-kültürünün bir ikonu.”
–The Times
“Dr. Laing gerçekten de çok önemli şeyler söylüyor… Bu sahiden hümanist bir yaklaşım.”
–Philip Toynbee, Observer