Latin Amerika edebiyatının en büyük isimlerinden Şilili yazar Bolaño, yirminci yüzyılın son dönemine damgasını vuran putkırıcı yapıtlarıyla öne çıktı. Eleştirmenlerce en önemli eseri sayılan, otobiyografik öğeler taşıyan romanı Vahşi Hafiyeler, varlığı şaibeli bir yeraltı edebiyat hareketinden artakalan iki şairin ülkeden ülkeye, yapıttan yapıta trajikomik maceralarını anlatıyor.
Roman bir yandan dönemin şiir ve edebiyat tartışmalarını aktarırken bir yandan da sosyal çevrenin analizini yapıyor. Bolaño Vahşi Hafiyeler'i "kendi kuşağıma yazdığım bir aşk mektubu," diye tanımlıyor, "kuşağım tüm gençler gibi aptal ve cömertti, elimizdeki her şeyi veriyor, karşılığında hiçbir şey beklemiyorduk. Şimdi bizden geriye hiçbir şey kalmadı... Latin Amerika toprağında yatıyor cesetlerimiz," dese de, yapıtıyla bu kişilere yeniden hayat kazandırıyor.
"Borges'in yazmak isteyeceği bir roman," diye tanımlanan kitap, sanat ile hayatı birleştiren çizginin üzerinde, vahşi, sert, derinlikli ve acıyla güldüren bir dille ilerliyor.