Kahredici araba kazalarından ömür boyu hapis cezalarına kadar hayatı kökten değiştiren olaylardan sonra neler yaşandığına ve hayatlarımız geri dönülmez biçimde parçalandığında kendimize nasıl yeni kimlikler oluşturduğumuza dair kapsamlı bir inceleme.
Nietzsche’nin ünlü sözünden uyarlanan “Bizi öldürmeyen şey güçlendirir” vecizesi… Bu her yerde karşımıza çıkan, bıkmadan usanmadan kullandığımız sözde ne kadar doğruluk payı var? Gazeteci Mike Mariani, yaşamı derinden değiştiren olaylar yaşamış altı kişinin hayatlarını inceleyerek bir
insanın hayatını öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırdıktan sonra olanları en ince ayrıntılarına kadar araştırıyor. Ardından, “Bizi öldürmeyen şey bizi daha güçlü yapmazsa ne yapar?” diye soruyor. Mariani, kronik bir hastalığın tüm hayatını altüst etmesiyle hareketli, coşkulu yaşam tarzını daha teorik, daha ölçülü bir hayata dönüştürerek kendi içine dönmüştür. Bu iddialı çalışmasında, “sonraki hayatlar” olarak tanımladığı şeyi yaşayan insanların hikâyelerini anlatmak için kendi deneyimlerinin yanı sıra psikoloji, edebiyat, mitoloji ve dinden aldığı dersleri de kullanır. Deneklerinin başından geçen üzücü olaylar, felç edici bir araba kazasından kişiliği değiştiren travmatik beyin hasarına
ve ömür boyu hapis cezasıyla sonuçlanan kazara cinayete kadar uzanır. Mariani’ye göre “sonraki hayatları”, onları trajediyle parçalanmış yaşamlarında bir anlam duygusu bulmak için odaklarını daraltıp derinleştirerek kimliklerini güçlendirmeye zorlamıştır. Çünkü ancak o zaman bu insanlar, kendi görünmeyen kalabalıklarına ve insan ruhunun cesur değişkenliğine tanıklık ederek kendilerini gerçekten yeniden keşfedebilirler. Mariani, nadiren bu kadar titiz ayrıntılarla gördüğümüz hayatları derinlemesine araştırarak ve bizi insan mevcudiyetinin en karanlık köşelerine götürerek hayatımızda yeni bir ışık yakmak için sonsuz kapasitemiz olduğunu ortaya koyuyor.