Çaresizlik. Gebe kaldığı harflerin sırtına devrilmesi sonucu sakat kalan ruhunun boşlukta attığı çığlığın gür yankısıydı bu. Sustu. Sessizlik, kimsesizliğini besledi. Akıtamadığı gözyaşları, yangının dibinde titreyen mavi kıvılcımın üzerine tıpkı bir benzin gibi yavaşça damlıyor, kızıl ateşi körüklüyordu. Yağmur ne kadar hızlanırsa hızlansın, tutuşan orman çoktan alev almış, kaçınılmaz yangın tam şu anda başlamıştı. Orman cayır cayır yanıyordu.Yangında yanıp tanınmaz hale gelen kalpler kömür değil KOR'dur. Hadi, durma avuçla yanan kalbimi. Avuçlaya bilecek misin? O avuçlamaya çalıştığın yalnızca bir kor parçası değil, bir kalbin yanık cesedidir.
Niye canım yanıyordu?
Sıraç ellerimi daha sıkı tuttu ve kaşlarını çatarak yüzüme baktı.
"Ruhum içimden çekilene dek; dokunduğum, okşadığım, öptüğüm, tattığım, taptığımsın," diye fısıldadı ve ellerini ellerimden çekip omuzlarımın üstüne yerleştirdi. "Otur, ayakta durma, yoruluyorsun."