Müşteri beklentilerinin tırmandığı, maliyet baskısının arttığı ve rekabetin sertleştiği yeni dünya düzeninde yerimizi korumak için müşterinin yanında olmak, hatta onun örnek aldığı bir rol modeline dönüşmek gerekiyor. ‘Satışçı değil danışman olmak’ kavramı işte tam da bu yüzden önem kazanıyor. Bu nedenle, müşteriyi sadece ürünün satılacağı kişi olmaktan öte anlaşılması ve ihtiyaçlarının fark edilmesi gereken bireyler olarak gören, yani ‘iki kere ikiyi beşe’ taşıyabilen satış ve pazarlama ekipleri oluşturulması zorunlu hale geliyor. Yeni sistemde, ‘İç Girişimci’ kavramı ön plana çıkıyor. Bu sistemde, her bir satışçının, esnek ve duruma özel yaklaşımları hayata geçirebilen, yani sezgisini, yaratıcılığını ve inisiyatifini kullanabilen birer iç girişimciye dönüşmesi bekleniyor. Bu dönüşüm sürecini yönetirken, yeniye taşıyacağımız doğrularla, değiştirmemiz gereken yanlışlarımızı birbirinden ayıklamak çok büyük önem kazanıyor. İşte bu kitabı, bu yanlışları gözden geçirmek, müşterinin ve çalışanların birer insan olduğunu unutmanın ve karşıdakini anlamaya odaklanmayan yaklaşımların yarattığı acıklı hallerin resmini çıkartmak ve bunun yerini alması gereken doğruları ve önerileri tartışmaya açmak için kaleme aldık.